Aldatma İle Baş etmek
Bir çok kişi “sevgilim, eşim, beni aldatmaz” der ve hayatını buna göre yaşar. Aksi ortaya çıktığında kişinin aldatıldığını kabullenmeye ve bununla baş etmeye hiçbir hazırlığı yoktur. Bir çiftin elinden ilişkilerini, mutluluklarını ve kimliklerini çalabilecek bir eylem var ki, adı aldatma. İlişki sınırlarının bir çeşit ihlali olan aldatma oldukça yaygın bir davranış olmasına rağmen doğası pek anlaşılmamaktadır. Gerçek yaşamda çiftlerin yüzde 60 ile yüzde 75’i sadakatsizliğe rağmen evliliklerine devam etmektedirler. Yargılamadan önce dinamiklerini anlamak lazım; neden oluyor, nasıl oluyor, ne zaman oluyor, niyet ne?
Sade bir tanımla aldatma, var olan birlikteliğin dışında üçüncü kişi/kişilerle yaşanılan duygusal ve/veya bedensel bir ilişki sonucu var olan ilişkideki standartların ve beklentilerin çiğnenmesi anlamına gelir. Şenol BAYGÜL, Uzman Psikolojik Danışman, www.senolbaygul.com
Aldatmanın sebepleri neler?
Aldatmanın merkezinde genelde bulacağınız şey duygusal bir bağ için, yenilik için, özgürlük için, bağımsızlık için, cinsel yoğunluk için özlem ve istektir. Kaybedilen parçayı yeniden bulmak için bir dilek ya da yitirilen yaşam enerjisini yerine getirme çabasıdır. Bu noktada aldatmaya aradığını bulma teşebbüsü diyebiliriz. Kadın der ki “Bunda ne buldu ki gül gibi karısını aldatıyor?”, erkek der ki “Statü sahibiyim ve varlıklıyım, karım şoförümle beni nasıl aldatır?” Demek ki eksik olan bir şeyler var. Bireysel doğa ait olma, önemsenme, kendine güven, değer görme ihtiyacı üzerinde şekillenir. İlişkide bunlar karşılanmadı mı yalnızlık hissi ortaya çıkar ve kişi yalnızlığını ortadan kaldırmaya çalışır.
Öte yandan aldatmayı ‘başka bir ben arayışı’ olarak da adlandırabiliriz. Şöyle ki, örneğin, bir kadın aldatma motivasyonunu açıklarken evi temizleyen, yemek yapan, çocuklara bakan, kocasını bekleyen, bezgin kadın olmaktan çıkıp iltifat alan, onaylanan, güçlü hisseden biri olduğunu hissetmeye başladığını söyleyebilir. Buradaki temel yeterli, değerli ve özel hissetme ihtiyacı, kısaca arzulanma arzusudur.
Edinilen verilere göre erkeklerin ortalama %25’ i kadınların da %11’i evlilik süreçleri içinde en az bir kez eşini aldatıyor. Peki, her aldatma mutsuz evlilik dinamiğinde mi oluyor? Sadece mutsuz evliliklerin sonucu değil. Eskiden kişi mutsuz olduğu için partner değiştirirken şimdilerde daha da mutlu olabileceği beklentisiyle bu eğilimi gösteriyor. Aldatan erkeklerin %56’ sı, kadınların %34’ ünün mutlu bir evliliği var. Bu kafa karıştırıcı. Burada devreye bir çeşit dürtü giriyor, belki heyecan arayışı, belki fark edilmeyen eksikliklerin yasak ilişkide karşılanması.
Erkeklere atfedilen bir özellik olmakla birlikte kadınların da aldatma eğilimde bulunduğunu söyleyebiliriz. Hatta kadınların çalışma hayatında daha çok yer almasına bağlı olarak, diğer kişilere erişim kolaylaştığı için, kadın erkek arasındaki oranlar arasındaki fark azaldı. Ancak şöyle bir fark var ki kadınlar için sahip oldukları ilişkideki duygusal doyumdan daha fazla duygusal doyuma ulaşabilmek aldatma sebebi iken, erkekler için ise cinsellik daha öncelikli bir nedendir.
Merak edilen sorulardan bir diğeri de, insanlar ayrılmak yerine neden aldatıyor? İnsanda bulunan üç ayrı beyinsel sistem olan şehvet, aşk ve bağlılık her zaman aynı anda tezahür edip birbirlerine bağlı çalışmazlar. Bu yüzden uzun süreli eşe karşı bağlılık hissederken aynı zamanda başka birine karşı aşk hissedilebilir. Evlilik bağı kurulan eş ile bir güvenli ve belirli alan yaratılmıştır. Kişiler kolayca bu alanı terk etmek istemezler. Böylece hem bağlılık hem de aşk ihtiyacı aynı anda karşılanmış olur. Şenol BAYGÜL, Uzman Psikolojik Danışman, www.senolbaygul.com
Aldatma fark edilebilir mi?
Aldatılmanın belki de en önemli ve en öncü belirtisi sizin hislerinizdir. Ancak bazı ip uçları bulmak da mümkün. İletişimin azalması, eve geç gelme, sorumluluklarla ve evdeki oluşumlarla ilgilenmeme, yanınızda depresif olması, zevklerinde değişiklik, telefondaki konuşmaları gizleme ve gelen mesajları silme, evde kapıları kapalı tutmaya başlaması, bilgisayar başında fazla kalması, dalıp gitmeler, gelecekle ilgili konuşmak istememeler, beraber, aynı zamalarda yatmaktan kaçınmak, uykusuzluk, kendine aşırı özen gösterme, zamanını eskiye göre daha çok ayna karşısında geçirmesi, sevgi sözcüklerini azaltması, sizin sevgi söylemlerinizden de rahatsızlık duyması, sizi ya da ilişkinizi başkalarıyla kıyaslaması dikkate alınması gereken bir durumdur. Bunlardan hiçbiri tek başına yeterli ve kesin durumlar değildir. Her uzaklaşma, yabancılaşma, paylaşım azlığı aldatılma olarak değerlendirilmemeli ama ilişkide bir kopuş olduğu kesindir, gözlem yapmakta fayda var.
Sözlerin bozulup hayallerin yıkıldığı aldatma süreci her zaman boşanma ile sonuçlanmasa da daima ilişkileri etkiler ve çoğu çift için bu acı verici ve olumsuz olur. Bir araştırma eşleri tarafından aldatılan kişilerin %30’ undan fazlası travma sonrası stres bozukluğu belirtileri gösterdiğini ortaya koymaktadır. Travmaya yol açan şey aslında nedir? Aldatma duygusal güvenliği tehdit eder. Siz duygusal ilişki içindeyken “En büyük aşkım, en iyi dostum, en güvenilir sırdaşım, en yakın destekçim o ve ben o’ yum, onun seçtiği, eşsiz, vazgeçilmez kişiyim.” diye düşünürsünüz ve aldatma böyle olmadığını söyler. Aldatma aşkın hevesini parçalar. Travmatiktir, çünkü benlik algısını yok eder. Bir güven ihlali, kimlik krizi söz konusudur. Şenol BAYGÜL, Uzman Psikolojik Danışman, www.senolbaygul.com
Aldatma sonrası ortaya çıkacak sorunlar neler? Eşler Nasıl Davranmalı?
“Sana tekrar güvenebilir miyim?” şunu unutmayın “kuşun güveni konduğu dala değil, kendi kanatlarınadır.” Yola eşinize ve hayatınızdaki diğer kişilere değil, kendinize güvenerek çıkın. Önce tek başınıza mutlu ve huzurlu olabilecek bir yaşamı var edin. Buna rağmen hala eşinizi seviyorsanız o ilişkiye destek verin. O istediği için değil siz sevdiğiniz için bu ilişkinin içinde olun.
Gerçek yaşamda çiftlerin yüzde 60 ile yüzde 75’i sadakatsizliğe rağmen evliliklerine devam etmektedirler.
Her ne kadar travmatik ve yıpratıcı olsa da krizin fırsata çevrilebildiği ilişkilerde evlilik sonlanmak yerine güçlenerek devam edebilir. Aldatma tek tarafın problemi değildir, her iki taraf da değiştirilip dönüştürülmesi gereken şeyleri fark edebilir ve düzenleyebilirse aradaki bağ kuvvetlenebilir. İki tarafta istediği ve çaba sarf ettiği takdirde eski sistemden daha iyi yeni bir sistemin kurulması mümkün olabilir. Aldatma-aldatılma durumu yaşamış ve birbirleriyle yola devam etmek, bu travmayı atlatıp bağlarını güçlendirmek isteyen kişiler şunu yapabilirler. Nasıl tanıştıklarını, ilişkilerinin ilk başından bu güne birbirlerinde gördükleri olumlu tarafları, birlikte yaşadıkları olumsuz olayların zamanla onları nasıl geliştirdiğini, birbirlerine katkılarını, güzel ve anlamlı anıları yazabilir ve böylece yoğun anlam dolu geçmiş hatırlandıkça aralarındaki sevgi bağı güçlenecektir.
Güven kaybedilebildiği gibi kazanılabilir de. Sadece kaybedilen güvenin kazanılması biraz zaman alır. Şeffaflık en önemli etkendir. İlk zamanlar aldatılan kişi çok hassas ve kuşkucu olabilir. Aldatan eş bunu normal karşılayıp önerilen onarma girişimlerine devam etmelidir.
Sağlıklı bir birliktelik için eşinize yüklediğiniz anlamı gözden geçirin. O sizin için bir vasıta mı, ruhu ve anlamı olan bir varlık mı?
Nasıl bir yol çizmeli?
Aldatma, saldırganlık gösterme gibi davranışsal sonuçların yanında üzüntü, öfke, kaygı, utanç,intikam, incinme, kıskançlık, mahçubiyet gibi sıkıntı verici çeşitli duyguların kombinasyonunu beraberinde getirmektedir. Aldatılan eşte, terkedilme tehdidi, ayrılma kaygısı, genellenmiş kaygı gibi duyguları uyarmaktadır. Bu duyguların normal ve geçici olduğu zaman içerisinde ortadan kaybolacağı bilinmelidir.
Hisleriniz hakkında konuşmaktan çekinmeyin. Olumsuz duygularınızı içinize atmanız yalnızca güçlenmelerine neden olacaktır. Eşinizle iletişimin açık olması daha sağlıklı çözümler ortaya çıkaracaktır.
İlişkiye devam edip etmeyeceğinize karar verin. Cevabınız hayır bile olsa eşinizle aranızdaki güven bağını onarmaya çalışın ve affetmeyi öğrenin. Bu sizin psikolojik sağlığınız için önemlidir, nefret duygularından arınmalı veyeni güzel anıların önüne geçmemelisiniz.
Şenol BAYGÜL, Uzman Psikolojik Danışman, www.senolbaygul.com